top of page

ADHD’li Bir Patronla Çalışmak: Bir Kaşifin Notları

  • Yazarın fotoğrafı: Kübra İleri
    Kübra İleri
  • 12 Eyl
  • 3 dakikada okunur

ree

İlk bakışta, DEHB’si olan birinin başarılı bir şekilde şirket yönetmesi biraz sıra dışı gelebilir. İnsanlar genellikle DEHB’yi kontrol veya odak eksikliğiyle ilişkilendirir; bu nedenle bir şirket kurmak ve bunu sürdürebilmek imkânsız gibi görünebilir. Ama durum hiç de öyle değil. Yapabiliyorlar,hem de gerçekten iyi yapıyorlar.


Yaklaşık bir aydır DEHB’si olan bir patronla çalışıyorum. Görüşme sırasında bunu açıkça söylemişti ama ne anlama geldiğini, günlük işleyişte nasıl karşıma çıkacağını ancak çalışmaya başladıktan sonra anlayabildim.


İlk zamanlarda kendimi sürekli yan görevlere çekilmiş halde buluyordum. Mesela elimizde, iki saat içinde bitirmemiz gereken önemli bir iş vardı. Ama her beş dakikada bir yeni bir fikir ya da aniden çıkan bir işle dikkatimizi dağıtıyor, tamamen alakasız bir şeyle uğraşmaya başlıyorduk. Bu bir, iki, üç derken sürekli tekrar etti. Ve sonunda içimden şöyle dedim: “Biz asıl işi ne zaman yapacağız?”


İşte o noktada Osman Bey durdu ve durumu açıkladı. Sürekli görevler arasında atlamaya meyilli olduğunu ve bunun ana sorumlulukları tamamlamayı zorlaştırdığını söyledi. O an her şeyi değiştirdi. Sanki beynimde bir ampul yandı. Dikkat dağıtıcı her şeyi daha net görmeye başladım.


Ve o anda rolümün ne olduğunu fark ettim: kaosa karşı savaşmak değil, ona bir yapı kazandırmak. Bu dikkat dağıtıcılar ortadan kalkmayacaktı ama yönetilebilirlerdi. Kendi öncelik listemi oluşturdum. Sonuçta Osman Bey hep şunu der: “Artık patron sensin, seni kim durduracak?” Ben de öyleymişim gibi davranmaya karar verdim.


Her şeyi nasıl yetiştireceğim diye strese girmek yerine bir sistem kurdum. Ona hangi görevlerin yan görev olduğunu ve bunlara ancak ana işleri tamamladıktan sonra bakabileceğimizi hatırlattım. Bu açıklık, ikimizin de odağını artırdı.


Bu yolculuğu bir kâşifin oyunu gibi tanımlamayı seviyorum. Ortada bir harita yok, kendi haritanı sen çiziyorsun. “Doğru” yolu bulmak imkânsız olabilir ama doğru yolu arama sürecini organize etmek; işte bu, senin asıl görevin.


İlk başta kendini bunalmış hissedebilirsin. Patronun seni fikirlerle, isteklerle, ani ruh hali değişimleriyle boğabilir. Ama şunu unutma: Bu kişisel değil. Genellikle aklındaki her şeyi bir anda paylaşıyor, sadece. Sakin kal. Not al. Organize etmeye yardım et. Çünkü bazen acil olanla olmayanı ayırt edemiyorlar, ama sen edebiliyorsun. Zaten bunun için oradasın.


Zihninin nasıl çalıştığını tam olarak anlayamayabilirsin ama onunla nasıl çalışacağını öğrenebilirsin. Tıpkı bir kâşif gibi kazmaya devam etmelisin. Davranışların ardındaki nedenleri bul. Desenleri keşfet. Her şey değiştiğinde dengede kal. Ve unutma: Sadece ona destek olmuyorsun kendinle ilgili de çok şey öğreniyorsun.


Sidetasking dışında karşılaşabileceğin başka bir şey daha var: aşırı paylaşım. Hiç beklenmedik bir anda patronun sana oldukça kişisel bir şey anlatabilir, üzerinde çalıştığın işle alakasız hatta seni ilgilendirmeyen bir şey. Günlük hayatta biri sana böyle detaylar anlatmaya başlasa, muhtemelen yadırgarsın. Neden bu kadar çok şey anlattığını sorgularsın. Ama aşırı paylaşım, DEHB’ye sahip bireylerde oldukça yaygın.


Şimdi şöyle dediğini duyar gibiyim: “İyi de her seferinde bunu dinlemek zorunda mıyız?” Bu tamamen nasıl yorumladığına bağlı. Benim bakış açıma göre bu anlar, aslında daha güçlü bir bağ kurmamıza yardımcı oluyor. Patronunun sadece profesyonel kimliğinin ötesinde nasıl biri olduğunu görüyorsun. Üstelik bu yan sohbetler, zihnimize kısa ama etkili bir mola sağlıyor. Sürekli iş modunda kalmak yerine kafanı biraz havalandırıyorsun.


Bu yüzden tavsiyem şu: Bu anları açık bir pencere gibi düşün. Zihnini havalandırsınlar. Kendini tazelemeni sağlasınlar. Karşındaki kişinin bir insan olduğunu sana tekrar hatırlatsınlar. Ve zamanla, patronunu sadece DEHB’li biri olarak değil, bütüncül bir insan olarak tanımana yardımcı olacaklar.


DEHB’si olan bir patronla çalışmanın benim için en güzel yanlarından biri de kişisel alana ve sınırlara duydukları saygı. Çoğu zaman bu alanlara olan ihtiyacı en iyi onlar anlıyor, çünkü bu ihtiyaç bir lüks değil, gerçek bir gereklilik. Ayrıca aşırı uyarana karşı çok hassas olabiliyorlar. DEHB’ye sahip bireyler, aynı anda çok fazla şeyle karşı karşıya kaldıklarında hızla tükenebiliyorlar. Bu da bazen ruh halinde ani değişiklikler ya da verimlilikte düşüş olarak kendini gösteriyor.


İşte tam bu noktada sınır koymak gerekiyor. Kendimize şu soruyu sormalıyız: Amacımız, işi ne pahasına olursa olsun bitirmek mi? Yoksa sürdürülebilir ve anlamlı bir şekilde tamamlamak mı? Uzun vadeli hedefleri olan her kuruluş için cevap ikincisi olmalı. Bu yönüyle DEHB’si olan bir patronla çalışmak, sana daha sağlıklı zaman ve enerji yönetimini öğretebilir. Nitelikli işi nicelikten üstün tutmayı öğrenirsin. Bilinçli molalar vermeyi öğrenirsin. Enerjinle savaşmak yerine onunla çalışmayı öğrenirsin. Yani aslında mesele, sadece başkasının zihnine uyum sağlamak değil. Her iki taraf için de daha iyi bir çalışma biçimi keşfetmek.


Bu yazıyı sıradan bir “özetlemek gerekirse” cümlesiyle bitirmeyeceğim çünkü bu bir kişisel gözlem. Ama şunu söyleyebilirim: DEHB’si olan bir patronla çalışmak bana kaotik ya da yorucu gelmiyor. Aksine, doğru bakış açısı ve net sınırlarla oldukça dengeli ve tatmin edici bir deneyim sunabiliyor.


Sürekli akan bir tempoda savrulmak yerine, durmayı, nefes almayı ve asıl önemli olana odaklanmayı öğrendim. İşte bu, bu süreçteki asıl rolüm. Ve aynı zamanda bu deneyim, kendi zihnimin karmaşasını yönetmeyi de bana öğretiyor.


Şimdilik bu kadar, ama kim bilir? Belki bu yazının ikinci bölümü de yakındır. Çünkü bir kâşif olarak, kazmaya devam edeceğim.




Kübra İleri

Operations Lead

 
 
 

Yorumlar


Orijinali Transparent.png'de

Stoika Danışmanlık

Impact Hub, Yeşilce Mah. Emirşah Sok. No:21/2

Kağıthane, İstanbul, Türkiye 34418

© 2024 Stoika Consulting tarafından. Wix tarafından desteklenmekte ve güvence altına alınmaktadır.

  • LinkedIn
bottom of page